17 Şubat 2011

PERFORMANS ZAMMI TERS TEPİYOR !...

Performans değerlendirme sonrasında iyi performans gösterdikleri halde bekledikleri maddi veya manevi faydayı sağlayamayan çalışanlar motivasyonlarını ve şirkete olan inançlarını kaybediyorlar.
Laf olsun diye ezbere yapılan performans değerlendirme sistemleri çalışanla çalışmayanı ayırmıyor, şirkete ciddi zarar veriyor.  
Ülkemizde performansın ücrete yansıması ortalama yüzde 1 ile yüzde 5 arasında oluyor. Uzmanlar ise performansın ücrete değil primlere yansıması gerektiğini savunuyor.
Şirketlerde yapılan performans değerlendirme süreçlerinde “Acaba yöneticim, iş arkadaşım benim performansım hakkında ne düşünüyor?”, “İyi bir maaş zammı alabilecek miyim?” gibi düşünceler çalışanları büyük bir strese sokuyor. Üstüne üstlük bir de çalışanlar performans değerlendirme sonucunda bekledikleri maaşı alamayınca motivasyonlarını da şirkete olan bağlılıklarını da yitiriyorlar. ‘Sen yüksek performans gösterdin, al sana yüzde 1 performans zammı’ demek hem şirkete olan güveni azaltıyor hem de bir sonraki yıl çalışanların performans değerlendirmeyi dikkate almamalarına neden oluyor. Bu şekilde uygulanan performans zamları, performans değerlendirme çabalarına değmiyor, yani atılan taş ürküttüğü kurbağaya değmiyor.
Performans zammı yüzde 1-5
Türkiye’de performans zammı olarak genel artış oranının yüzde 1 - yüzde 5 puan üzerinde artış yapılıyor. Ücret veya prime yansımayan performans değerlendirme sonuçları, çalışanların bu sistemlere ilgisini azaltıyor ve onları motive etmiyor. 

McOzden Danışmanlık Kurucu Ortağı Cemil Özden, “Başarının fark edilmesi ve ödüllendirilmesi çalışanlar açısından en önemli motivasyon kaynaklarından biri. Başarılı olanla olmayanı ayırt eden ve başarılı olanları ödüllerinden performans değerlendirme sistemleri personelin motivasyonunu artırır, tersi durumlar ise motivasyonu düşürür” diyor. 
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Ayşegül Horozoğlu Enkavi, çalışanın yüksek performans gösterdiği halde karşılığında prim alamazsa çok üzüleceğini, hayal kırıklığı yaşayacağını, motivasyonunun ve çalışan bağlılığının azalacağını söylüyor: “Çalışan bir dahaki performans değerlendirme sürecine katılmak istemez, firmaya güveni sarsılır. Artık hedeflerini takip etmez, başarı için çok çaba harcamaz ve performans yönetim sistemini ciddiye almaz.” 
Suyu getirenle testiyi kıran ayırt ediliyor
Ekser Consulting Yönetim Kurulu Başkanı Yener Tugay, performans değerlendirmeden ne beklediğimizin önceliklere bağlı olduğunu söylüyor: “Eğer öncelikler; ne beklediğimi zi iletip sonuçlar için geri bildirim vermek, eksikleri tespit etmek ve düzeltici planlar yapmak, yıllar içinde gelişimini takip edip kariyer planları yapmak ise amacına ulaşır. Yok eğer birinci öncelik maddi ödüllendirme ise amacına ulaşamayabilir.
Sistemin iyi bir şekilde kurulduğu kurumlarda performans değerlendirme çalışanla çalışmayanı ayrıştırıyor ve ücreti etkiliyor. Performans değerlendirmeye sadece ücret artışı olarak bakılmamalı. Performans değerlendirme kişinin gelişmesi, kariyer planı vs ile bağlanarak yapıldığında, ücret artışı dışında yarar da sağlayacaktır. İyi uygulandığı takdirde, açık iletişimi teşvik edip, belirsizlikleri ortadan kaldırıyor. Suyu getiren ile testiyi kıranı ayırt ediyor.”
Performans değerlendirme nasıl olmalı?
Türkiye’de en sık kullanılan performans değerlendirme sistemleri hedef ve yetkinlik bazlı değerlendirme sistemleri. Şirketlerin sıklıkla kullandığı sistemlerden biri de eş düzey çalışanların, astların, üstlerin birbirini değerlendirdiği 360 derece yöntemi.
Performans değerlendirme formlarında sorular kimi zaman çok uzun ve sıkıcı olabiliyor. 10 kişiyi değerlendirmek zorunda olan biri soruları hiç okumadan herkese en yüksek puanı verebiliyor, arkadaşını kayırabiliyor. Çalışanların birbirlerini rasyonel olarak değerlendirebileceği bir kurum kültürü yoksa eğer bu sistemler yarardan çok zarar getiriyor. Bu durumda çalışan ve çalışmayan ayrışamıyor. İyi bir performans değerlendirme sistemi;
  • Her şeyden önce basit ve etkin olmalı.
     
  • Hedef değerlendirme sistemleri anahtar performans göstergelerine dayandırılarak, hedefler yukarıdan aşağıya indirgenmeli.
  • Yetkinlikler de iş aileleri bazında, en önemli yetkinliklerden seçilmeli, davranış göstergeleri ve derece tanımları yapılmalı.
     
  • Nasıl belirleneceği açık olmayan hedef sistemleri, çok uzun sorulardan oluşan yetkinlik listeleri ile doğru performans değerlendirmesi yapılamaz. Bu gibi durumlarda yönetici hatalarına da sıkça rastlanır. Böyle durumlarda performans değerlendirme sistemleri de fazla bir işe yaramaz.
  • Çalışanlar yapılan değerlendirmeler sonucunda elde edecekleri faydaların ve gelişim fırsatlarının farkında olmalılar.
  • Çalışanın ücretine veya primine etki etmeyen, ödüllendirilmeyi içinde barındırmayan veya negatif sonuçlar alındığında alternatif çözüm yolları üretemeyen bir performans sistemi, ne kadar iyi kurgulanırsa kurgulansın başarıya ulaşamaz.
     
  • Performans değerlendirme sürecinde, çalışan hangi kriterlere dayalı olarak değerlendirileceğini bilmeli. 
  • Çalışana kendi değerlendirme sonuçları hakkında bilgilendirme yapılmalı.
  • Çalışanlar üzerindeki motivasyonu artıracak, olumlu bir performans süreci için her şeyden önce iyi bir hazırlık yapılmalı, süreçle ilgili bilgi verilmeli ve şirket içinde açık iletişim ortamı sağlanmalı.
     
  • Sistemin başarıya ulaşması için, tüm çalışanlarda ve yönetim kademelerinde değerlendirme sürecine ilişkin inanç yaratılmalı.
     
  • Bu sistemlerde başarıya ulaşabilmek için öncelikle üst yönetimin ve ara yöneticilerin sistemi sahiplenmesi gerekir.
     
  • Performans yönetim sisteminin sağlıklı bir şekilde uygulanması için yöneticinin belirli periyotlarla astıyla görüşmesi, sürekli geribildirim vermesi, gelişimini desteklemesi ve gerektiğinde yardımcı olması gerekiyor.
  • Şirket içerisinde yer alan her kademeye gerekli bilgilendirme yapılmalı, eğitim verilmeli. İnsan kaynakları departmanları şirket içerisinde tüm birimlerle iletişime açık bir konumda olmalı, etkin bir koordinasyona sahip olmalı.
Hedefler çalışanlarla mutabakatla belirleniyor
Aygaz, Türkiye Personel Yönetimi Derneği (PERYÖN) tarafından düzenlenen 2010 Yılı İnsan Yönetimi Ödülleri’nde ‘Performans Yönetimi’ alanında birincilik ödülüne layık görüldü. Aygaz İnsan Kaynakları Müdürü Esra Akın’a nasıl bir performans yönetimi uyguladıklarını sorduk:


“Performans yönetiminin amacını, işlerimizi hedeflerle yönetmek olarak algılıyoruz. Sistemimizde yılın başında çalışanlarımızın hedeflerini elektronik bir platform üzerinde belirliyoruz. Bu hedefler, yıl boyunca hedef kartları üzerinden takip ediliyor. İnsan kaynakları olarak kişinin hedefini gerçekleştirmesi için ihtiyaç duyduğu eğitim ve gelişim faaliyetlerine gerekli desteği sağlıyoruz. Yıl sonunda herkesin hedef kartı üzerinden yapılan değerlendirmenin ardından elde edilen nota göre ücret artış oranları belirleniyor. Ayrıca, kişinin gelişmeye açık yönleri ve iyi olduğu konular göz önünde bulundurularak, bir sonraki yıl için gelişim planı hazırlanıyor.” 

Hedefleri en üstten, en alt seviyeye kadar, ortak bir strateji doğrultusunda yaygınlaştırmak oldukça zor bir süreç. Bu nedenle Aygaz, kurmuş olduğu “Hedef Yaygınlaştırma Ekibi” ile birlikte üst yönetimin belirlediği stratejileri kişisel hedeflere dönüştürüyor. Kişilerin kariyer planlaması ve terfi gibi kararlarda da elde edilen performans sonuçları girdi olarak kullanılıyor. Sistemin amacının performansı iyi olanları ödüllendirmek, performansı istenen düzeyde olmayan çalışanların durumlarını iyileştirmek olduğunu söyleyen Akın, 


“Performans yönetimi sürecini iş sonuçlarını temel alan bir iletişim platformu olarak görüyoruz. Hedefler çalışanlarımızla mutabakatla belirlendiği için, elde edilecek sonuçların yansımaları da sürpriz olmuyor. Yüksek performanslı çalışanlar, ücret artışlarında da, elde ettikleri diğer yararlarda da ayrışıyorlar” diyor.


Performans zammı yerine performans primi
Diğer taraftan uzmanlar da performansı yüksek çalışanlara maaş değil prim verilmesi yönünde hemfikir. Çünkü maaş bir hak ediş ve çalışan bir sonraki yıl aynı başarıyı gösteremezse maaşı geri almak olmayacağından performansın sabit ücrete yansıtılması doğru bulunmuyor. Görüştüğümüz insan kaynakları uzmanlarının görüşleri şöyle:


DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Ayşegül Horozoğlu Enkavi: Çalışanınız bu sene çok iyi performans gösterdi ve maaşına zam yaptınız, bir sonraki dönem düşük performans gösterirse ne yapacaksınız? Maaş hak edilmiş bir unsur olduğundan düşürelemez. Düşük performansa aynı maaşı vermeye devam etmek zorunda kalırsınız. Bu yüzden sadece o döneme ilişkin olarak performans primi ödemesi yapılmalı, bir sonraki değerlendirme döneminde performansına göre kişinin prime hak kazanıp kazanmadığı tekrar değerlendirilmeli.


McOzden Danışmanlık Kurucu Ortağı Cemil Özden: Prim miktarının performans düzeylerine göre yıllık 1-3 maaş civarında olması gerekir. Böylece hem çalışan açısından kısa dönemde daha anlamlı bir getiri sağlanmış oluyor, hem de uzun dönemde işveren için daha avantajlı oluyor. Türkiye’de daha çok yüzde 3-5 oranında aylık sabit ücretlere ekstra zam vermek şeklinde hem çalışanı tatmin etmeyen, hem de uzun vadede işverene daha pahalıya mal olan bir sistem uygulanıyor.


Ekser Consulting Yönetim Kurulu Başkanı Yener Tugay: Eğer hatırı sayılır bir ödüllendirme bütçesi var ise o yıl için performans sonuçlarına göre prim dağıtılması en doğrusu. Maaş artışı olarak verildiğinde bu artış kalıcı oluyor ve gelecekte yeterli performans gösterilmese de adeta kalıcı bir hak haline geliyor. Eğer mutlaka maaşa zam yolu ile takdir gösterilecek ise bu miktar enflasyon zammının çok üstünde olmamalı.


PwC İnsan Kaynakları Direktörü Murat Demiroğlu: Performans dönemselliği gereği ücretin değişken kısmına etkilemeli. Oysa ki geçmişin enflasyonist yaklaşımı ücretlerde piyasa ayarlaması, enflasyon ayarlamasının yanı sıra ‘performans zammı’ adı altında bir artış oranı daha yarattı doğrudan baz maaşı etkileyen. Biz dönemsel başarının sabit maliyet kalemi olan baz ücretlere yansıtmanın kurumsal açıdan zorluklarının altını çiziyoruz. Performans, ücret dışında özellikle eğitim-gelişim ihtiyaçlarının belirlenmesinde, tayin-terfi kararlarında etkili oluyor. 


HRM Kurucu Ortağı Aylin Coşkunoğlu Nazlıaka: Değerlendirme sonuçları mutlaka çalışanın maddi ya da manevi menfaatleri doğrultusunda kullanılmalı, ceza yerine ödüllendirme ön plana çıkartılmalı ve şirket içerisinde güven ortamı sağlanmalı. Performans değerlendirmeden alınan sonuçların ücrete yansımaması, çalışanlarda sistemin adil ve objektif olarak yapılandırılmadığı algısını oluşturacaktır. O nedenle etkili bir sistem için performans çıktıları ile ücret arasında bir ilişki olmalıdır.

Kaynak : 6 Şubat 2011, Hürriyet İK (kapak haberi)  

07 Şubat 2011

GELECEĞİN LİDERLERİNİ İK YETİŞTİRİYOR



 İnsan Kaynakları bir yandan en iyileri bünyesine kazandırmak için çalışırken bir yandan da geleceğe liderlerini yetiştirmek için liderlik programlarına yatırım yapıyor. Bu trend şirket süreçlerini ve şirketi yakından tanıyan, daha fazla araştıran, sorgulamayı ve yaratıcı düşünmeyi destekleyen, motive eden yeni liderler ortaya çıkarıyor.

Liderlik sadece günümüz iş dünyasında tartışılan ve önem verilen bir konu değil. Liderlik her dönemde önemliydi ve her dönem –başarılı ya da değil- kendi liderlerini ve liderlik sitillerini ortaya çıkardı. Geçmiş yıllarda doğuştan olduğuna inanılan ve şansa bırakılan liderlik becerilerini geliştirmek için şirketler bugün yoğun çaba harcıyor. Kendi değerleri doğrultusunda liderlik gelişim akademileri kuruyor, liderlik eğitimleri düzenliyor. Tüm bunların başlangıcını hazırlayan, liderlik kavramını kökten etkileyen unsur ise şirketlerin çalışan memnuniyetini artırmaya ve yetenekleri kendi bünyesine çekmeye çalışan İnsan Kaynakları uygulamaları.
Yeni liderlere yer açın  
 Uzmanlar, özellikle gelişmiş ülkelerdeki liderlikle ülkemizdeki liderlikle ülkemizdeki liderliği karşılaştırdıklarında bizde daha otokratik bir yaklaşımın bulunduğunun, hiyerarşik yapının daha katı olduğunun altını çiziyor. İnsan Kaynakları profesyonelleri geleceğin liderleri olarak gördükleri yetenekleri geliştirmek adına ilk günden liderlik gelişim eğitimleri düzenliyor. Bu süreç yaygınlaşan liderlik programlarıyla yeni jenerasyon liderlerin artık şirket içinden terfilerle yerlerini alacakları bir dönem habercisi Yeni liderler, şirket süreçlerini ve şirketi yakından tanıyan, daha fazla araştıran, sorgulayıcı ve yaratıcı düşünmeyi destekleyen, motive eden kişiler olarak tanımlanmaya başladı bile. Uzmanlar, liderlik programlarının ülkemizdeki liderlik kültürünü de değiştirdiğini savunuyor.
kariyer dergisi şubat ayı ekinden alıntıdır*

05 Şubat 2011

Ücretsiz izin şartları

Ücretsiz izin şartları , ücretsiz izin mevzuatı ücretsiz izin hakkı ücretsiz izine kimler çıkabilir ?

Önce ücretsiz izinle ilgili 4857 sayılı İş Kanunun ilgili maddelerine bakalım .Söz konusu kanunda ücretsiz izinle ilgili genel bir düzenleme yapılmamış sadece madde 74 de  hamile bayanlarla ilgili ücretsiz izin anlatılmış  ayrıca madde 56 da işveren tarafından verilen ücretsiz izin lafzedilmiştir.22.madde ile de ücretsiz  izni kapsayacak çalışma koşullarında meydana gelen değişikliklerle ilgili bildirim ve kabul veya redden bahsedilmiştir.Bu maddelerin ilgili kısımlarına bakalım
               1- 4857 sayılı İş Kanunu Madde 74  ‘’……İsteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz…….’’  
                 2-4857 sayılı İş Kanunu madde 56    ‘’ ….. İşveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez……. ‘’
                 3-4857 sayılı İş  Kanunu madde 22  ‘’ İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından  altı işgünü içinde yazılı olarak  kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir…….’’

             Yukardaki maddeler ve uygulamalardan ücretsiz izinle ilgili olarak aşağıdaki maddeler anlaşılmaktadır.

1-     Karşılıklı anlaşma olmadan ücretsiz izin olmaz.İşçi veya işveren tarafından gelen talebin karşı tarafca kabul edilmesi  gerekmektedir.Ücretsiz izin konusunda bir zorlama yapılamaz .
2-     İşverenin işçiyi ücretsiz izne ayırmak istemesi durumunda bunu yazılı olarak işçiye bildirmeli  işçide 6 gün içinde  cevap vermeli
3-     İşçi ücretsiz izne ayrılmak istemesi durumunda işverene yazılı olarak başvurması ve işverenin onaylaması gerekmektedir.
4-     İşveren işçinin muvafakatını almadan işçiyi  ücretsiz izne ayıramaz .Eğer bu şekilde ücretsiz izne ayırırsa diğer şartları taşıması halinde işçinin ihbar ve kıdem tazminatı alma hakkı doğar.Hatta işe iade davası açabilir
5-     İşçiyi ücretsiz izne ayırmak için işçinin belirli bir süre çalışma şartı yok
6-     Ücretsiz izinde bulunma  süresi sınırı yok.karşılıklı anlaşmaya bağlı
7-     İşçi ücretsiz  izinli olduğu sürede ücret alamaz..İşsizlik ödeneğinden yararlanamaz.kendisi için sigorta  primi ödenmez
8-     Ücretsiz izinli dönemde iş sözleşmesi askıda sayılır.
9-     Yargıtay kararlarında işçinin ücretsiz  izinli olduğu dönemlerde başka işyerinde çalışması işveren tarafından fesih nedeni sayılmıştır.İşçilerin bu hususu da göz önünde bulundurması gerekmektedir.

Arif SAĞLAM
Çalışma Dünya

Sigortalı işe giriş bildirgesinin SGK 'ya verilme şekli

Sigortalı işe giriş bildirgesinin SGK ‘ya verilme şekli

1) e-sigorta Yoluyla Verilmesi 

         5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabi sigortalıları çalıştıran işverenlerden aylık prim ve hizmet belgesini zorunlu olarak e-Sigorta yoluyla verenler kamu veya özel sektör ayırımı yapılmaksızın;
- 01/11/2008 tarihinden itibaren sigortalı tekrar işe giriş bildirgesini,
- 01/12/2008 tarihinden itibaren ise sigortalı ilk işe giriş bildirgesini
  zorunlu olarak e-Sigorta yoluyla internet üzerinden Kuruma vermektedirler.
            Aylık prim ve hizmet belgesini e-Sigorta yoluyla bildirme zorunluluğu olmayan işverenler sigortalı ilk veya tekrar sigortalı işe giriş bildirgesini kağıt ortamında Kuruma verebilecekleri gibi e-Sigorta yoluyla da Kuruma bildirebileceklerdir.
            Sigortalı işe giriş bildirgesinin e-sigorta yoluyla verilmesi halinde işverenler bilgisayarlarından alacakları Kurumca üretilmiş barkod numaralı çıktıların bir nüshasını sigortalıya verecek, diğer nüshası da sigortalının dosyasında saklanacaktır. Kurumca e-Sigorta yoluyla gelen sigortalı işe giriş bildirgeleri için herhangi bir dosya açılmayacak, ancak sigortalının Kuruma yazılı başvurması ya da diğer kurum ve kuruluşlarla sigortalı hakkında yazışma yapılması halinde barkod numaralı sigortalı işe giriş bildirgesi alınarak sicil dosyası açılıp tüm bilgi ve belgeler bu dosyada muhafaza edilecektir.    

2) Kağıt Ortamında Verilmesi

       Sigortalı işe giriş bildirgesinin kağıt ortamında Kuruma verilmesi halinde bildirge üç nüsha düzenlenir, Kurum evrak kaydından geçen bildirgenin bir nüshası sigortalıya verilmek diğer nüshası sigortalı dosyasında saklanmak üzere işverene verilir. Kurumda kalan nüshasına göre tescil işlemi tamamlandıktan sonra sicil dosyası açılarak arşivde muhafaza edilecektir. Sigortalının daha önce açılmış bir dosyası varsa tescil işlemi sonuçlandırılan tekrar sigortalı işe giriş bildirgeleri bu dosyalara konulacaktır.

        Yabancı uyruklu sigortalılar ile 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 29 uncu maddesine tabi olanların* Kuruma bildirimi kağıt ortamında yapılacaktır. Yabancı uyruklu sigortalılar için yapılacak bildirimlerde 4817 sayılı Kanuna uygun çalışma izin belgesi olmayanların tescili yapıldıktan sonra durum bir yazı ile Çalışma Genel Müdürlüğüne bildirilecektir. 403 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine tabi sigortalılardan “Mavi Kart”lı olanlar ile vukuatlı nüfus kayıt örneğinde 403 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine tabi olduğuna ilişkin şerh düşülenler sosyal güvenlik bakımından Türk vatandaşlarına tanınan haklara tabi olduklarından bunlardan çalışma belgesi istenmeyecektir.
         İkamet izni ve çalışma izni olduğu halde İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce henüz yabancı uyruk numarası verilmemiş sigortalılar için yabancı kimlik numarası temin edilinceye kadar sosyal güvenlik sicil numarası olarak sigorta sicil numarası kullanılacaktır. **


      *403 sayılı kanun  Madde 29 – (Değişik: 29/6/2004 - 5203/1 md.) : Bu Kanun gereğince Türk vatandaşlığını kaybeden kişiler, kayıp tarihinden başlayarak yabancı muamelesine tâbi tutulur. Ancak doğumla Türk vatandaşı olup da, İçişleri Bakanlığından vatandaşlıktan çıkma izni alanlar ve bunların vatandaşlıktan çıkma belgesinde kayıtlı reşit olmayan çocukları; Türkiye Cumhuriyetinin millî güvenliğine ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, askerlik hizmetini yapma yükümlülüğü ve seçme-seçilme, kamu görevlerine girme ve muafen araç veya ev eşyası ithal etme hakları dışında, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tâbi olmak şartıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler. Kanunun 33 ve 35 inci madde hükümleri saklıdır.
**SGK Genelgesi


Çalışma Dünyası

03 Şubat 2011

İK'da Önemli Bir Eğilim : Presenteeism

   Presenteeism kendisi işte olup aklı bambaşka alemlerde olma, iş performansını gösterememe durumudur.
Sebepleri ise aşırı iş yükü, işsiz kalma korkusu,  kararlara verme yetkisinin olmaması veya yöneticisinin desteğini alamama duygusu veya işkolik olmak.
Bu durumun şirketlere ciddi maliyetleri söz konusudur ve insan kaynakları ve üst düzey yöneticilerin 
değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Bu presenteizm hastalığının sebepleri ise ;

1.) Tükenmişlik duygusu (amaçlara ulaşmak için fiziksel ve psikolojik kaynakların tükenmesi)

2.) Fiziksel sorunlar ve sağlık sorunları (fiziksel sıkıntılara  hastalıklarına bağlı yetersiz performans)

3.) Ruhsal problemler  (kaygı, depresyon, odaklanma problemleri, konsantrasyon güçlükleri)

4.) İşeyerindeki çeşitli baskılar (şirketin politikası, kafası uyuşmayan çalışma arkadaşları, üst yöneticilerle 
yaşanan sıkıntılar, performans ve verimlilik konularının göz ardı edilmesi, stres yaratır.Konsantrasyonu ve yaratıcı düşünceyi köreltir.)

5.) Özel hayattaki baskılar ( ulaşım, ev ortamı, çocuk, yaşlı veya bağımlı bakımı, evlilik ve ilişki güçlükleri, finansal problemler, işyerinde tam kapasite çalışmaya engellerdir.)

6.) İşe olan bağlılık ( Aylak olma durumu, özel işlerine yoğunlaşma, şirket politikası,kültürü veya kararlarından memnuniyetsizlik olma durumu ve benzeri sebeplerle tam kapasite çalışmama durumudur.)
Türkiye pek bilmiyor.
   Presenteeism, dünyada ve Türkiye’de de bir problem olarak iş piyasalarını tehdit ediyor.Türkiye’de presenteizmden kaynaklanan sorunlara karşı tam anlamıyla bir bilincin oluştuğunu söylenemez.Grip aşısı, motivasyonu artıracak eğitimler ve uygulamalar, uygun bütçe ( geçim standardını oluşturmak), esnek çalışma saatleri ve sağlık problemlerine karşı uygulamalarla bu presenteizm aşılmalıdır.Aksi halde performans, maliyet... kayıpları kaçınılmaz olacaktır.

02 Şubat 2011

Sözsüz Konuşmanın Önemi

     
     Prof. Dr. Albert Mehriban’ın 1960′lı yıllarda iletişime dair yapmış olduğu araştırma sonuçları şöyledir: “Söz (%7), ses tonu (%38) ve beden dili (%55)” Günümüzde hala geçerliliğini koruyan bu araştırma sonucundan hareketle;  iş görüşmelerinde beden dili, kullanılan sözler ve bunları ifade ediş biçimleri  -ses tonu,vurgu, anlatım vb. – iş görüşmelerinde etkili faktörlerdir. Beden dili konusunda bilinçli olmak, yani hem kendi bedenimiz üzerinde hakimiyet kurmak, hem de karşı tarafın beden hareketlerinin taşıdığı anlamları farketmek sadece kariyer yaşamımızın başlangıç aşaması olan iş görüşmelerinde değil, profesyonel yaşantımızın her aşamasında bize önemli avantaj sağlar.
İş görüşmelerinde başarı sağlamada adayın sahip olduğu teknik ve uzmanlık alanıyla ilgili bilgileri, sözlü ifadeleri kadar, görüşme sırasında sergilediği sözsüz iletişim mesajları da etkilidir. Benzer biçimde aday, görüşme sırasında görüşmecinin beden dili göstergelerinden de karşısındaki kişinin ilgi düzeyini tespit edebilir.
Yapılan araştırmalar, görüşmede adayla ilgili ilk izlenimlerin ilk 5 dakikada hatta ilk 30 saniyede oluştuğunu ve bu izleniminde kolay kolay değişmediğini ortaya koymaktadır. İlk izlenimin kötü olması halinde durumun düzeltilmesi ise çok uzun bir zaman ve çaba gerektirmektedir. İlk izlenimi olumlu kılan tutum ve davranışlar şöyle sıralanmaktadır:
Görüşmeden 15-20 dakika önce orada olmak, görüşmeyi yürütecek kişinin elini sıkmak, “oturun” demeden oturmamak, gülümsemek, görüşmeciyle göz teması kurmak, dik oturmak, dinlerken herhangi bir şeyle oynamamak,aktif ve insiyatifli olmak ancak gereksiz konulara girmemek.”
Görüşmecinin adayla ilgilendiğini gösteren, olumlu anlamlar çıkaracak beden dili göstergelerine örnekler ise; öne doğru eğilip oturması,notlar almaya başlaması,telefon görüşmelerini iptal etmesi, göz teması vb. Görüşmecilerin adayla ilgilenmediğini gösteren olumsuzluk ifadesi olan beden dili göstergeleri ise; geriye doğru yaslanma, ayakların ve/veya ellerin sallanması, kolların kovuşturulması, göz temasının kesilmesi, başka şeyler uğraşma vb.
   O halde ilk izlenime dikkat etmeli ve bunun olumlu olması için gerekli ses tonu, beden dili ve sözlere dikkat etmeliyiz...