19 Kasım 2013
Düşük motivasyonu önlemek mümkün
Çalışanlar istedikleri pozisyona veya zamma ulaşamadıklarında iş performansları düşüyor. Peki yöneticiler çalışan performansını üst seviyeye çekmek için ne yapmalı?
Terfi sistemleri net olmalı
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü, Kurumsal Gelişim Merkezi Yöneticisi Psikolog Ayşegül Horozoğlu Enkavi, terfi sistemlerinin net şekilde belirlenmesinin bu tarz düş kırıklıklarının önüne geçeceğini anlatıyor. Enkavi, “Şirketlerde, çalışanların terfi almasının şartları belli ve tanımlı olmalıdır. Ayrıca bu prosedür tüm çalışanlara çok iyi duyurulmuş olmalı ki hayal kırıklıkları yaşanmasın. Bu sayede gerekli şartları yerine getiremeyen bir çalışan böyle bir beklenti içine girmez ve terfi alamadığı için motivasyonu bozulmaz” diyor. Ancak tüm bu şartların yerine getirilmesi durumunda bile terfi alamayan çalışanın enerjisinin düşeceğine dikkat çeken Enkavi, “Bu durumda kişinin bağlı olduğu yöneticisi, çalışanla birebir görüşüp, nedenini doğru ve açık olarak anlatmalıdır. Böylece çalışan hiç olmazsa aldatılmış – kandırılmış psikolojisinden daha kolay çıkar. Ancak bu görüşmeyi olabildiği kadar terfi ve zam alamadığını başka bir yerden duymadan önce yapmak faydalıdır” diyor.
Yöneticiler daha çok çabalamalı
“Çalışan hak ettiği halde terfi ve zam verilemeyecekse, bu durum çalışana doğru şekilde açıklandıktan sonra çalışanın motivasyonunun çok düşmemesi ve yine yüksek performansla çalışmasını sağlamak adına farklı teşvik unsurları kullanılabilir” diyen Enkavi, motivasyon kaynaklarının kişiden kişiye değiştiğini, bu nedenle yöneticinin çalışanlarını iyi tanıması gerektiğini anlatıyor. Enkavi, “Bu durumda yöneticinin o kişiye uygun çözümü bulması en doğrusudur. Bunu anlamak için “Motivasyon Envanterleri”nden de faydalanılabilir. Çalışanlara uygulanacak böyle bir envanter, kimin neyle motive olduğu konusunda net sonuçlar verir ve daha isabetli aksiyon alınmasını sağlar” diyor. Çalışanların; yöneticinin davranışları, iş yükü, maaş, yan haklar, çalışma ortamı, terfi imkânı – süresi, takdir edilme gibi konularda adil olunmasını istediğini anlatan Enkavi, “Adaletsizlik duygusu ve sürekli adaletsizliğe maruz kalmak yoğun stres yaratır. Stres altındaki kişi gergindir, öfkelidir, kolay sinirlenir. Bunların tamamı uyum bozukluklarıdır. Bu durumdaki kişi içinde bulunduğu toplumla uyuşmazlık içine girer, çatışır ya da toplumdan uzaklaşır. Çalışanın adaletsizliğe uğradığını düşünmesi onu mutsuz eder ve mutsuzluk motivasyonu düşürür, bu da çalışanın performansına direkt yansır. Motivasyonu düşen çalışanın yüksek performans göstermesi beklenemez” diyor.
Motivasyonu düşen çalışanlar ne yapmalı?
Terfi ve zam alamadığı için motivasyonu düşen çalışanın ise işiyle ilgili artı ve eksileri iyi tartması gerektiğine değinen Enkavi: “Bir anlık öfkeyle dönülmesi zor kararlar verilmemelidir. O işte çalışmaya devam edecekse olabildiği kadar çabuk, kişisel motivasyonunu arttırmaya ya da en azından daha da düşürmemeye çalışmalıdır. Motivasyonu düşmüş, stres yüklenmiş şekilde çalışmak kendisini daha da kötü hissettirir ve ilerideki kaybı daha fazla olur. Yöneticisiyle durumunu açıkça paylaşıp beklentilerini netleştirmesi faydalı olur, yöneticisinden doğru bir geribildirim istemek ve bunu ayaküstü değil yapılandırılmış bir ortamda konuşmak etkili olacaktır” diyor.
11 Kasım 2013
Drink Coffee,Read Books, Be happy.
Beni bilen bilir hayatta değer verdiğim belli başlı manevi,maddi şeyler vardır. Mesela kalemlerim, kitaplarım ve kahve fincanım. Bunları paylaşmam.. İçimdeki İd bastırılamıyor bu durumlarda..
E haliyle beni kitap fuarına atınca şekilde ki hali alıyorum :
Kitap çeşitlerinin bol olduğu arayıp bulamadığım bir çok kitabı buldum çok şükür. Şimdi okumak içn zaman bulmalıyım...
Fuarın kalabalıklığını görünce " höh bu kadar kitapsever, okuyan bir milletmiyiz biz? " sorusunu sormayan beri gelsin..
Uzun lafın kısası kahve için, kitap okuyun, mutlu olun.. Takılmayın küçük şeylere.
Sevin... ( Kitaplardaki cümleleri sevin mesela, illa bir odunu sevmeniz gerekmez.. )
04 Kasım 2013
neden eyçar ?
İnsan kaynakları olmasaydım ne olurdum ?
Belki bir kahve dükkanı işletirdim. Bu işte çokta başarılı olurdum... "Senin yaptığın kahveyse bizim içtiğimiz neyy" diye sloganlar bile alabilirdim... Olmadı işte.
Lisede fene ağırlık verseydim adli tıpta çalışmak isterdim. ( nasıl bir ruh hali bendeki bilmiyorum )
Bazende milyonlarca okurunun tahmin bile edemediği seri katili yaratan yazar olmak isterdim.
Psikolojisi bozuk bir psikologda olmak istedim bir ara...
Tüm bunların arasında bir yerlerde İK 'yı okudum ve nasıl oldu bilmiyorum ama bu saydığım tüm mesleklerden daha çılgın geldi. ( Hala aynı şeyi düşünüyorum )
İK'nın faydaları :
- Çok şukela kahveler yapıp "ik yapımı bunlarrrr" derken kahve dükkanı sahibi
- mülakatta adayın aile yapısı, işi gücü derdi tasası derken adli tıpta otopsi yapıyormuş hissi,
- Egosu beyninden büyük insanlarla uğraşırken, ruh emici bir seri katili yakalamış ve gözlemleme fırsatı bulmuş bir yazar,
- çalışanın, adayların "her türlü dert dinlenir, düğünlerde halay başı cenazede gözyaşınız " tavrıyla bir psikolog.. (diplomamız eksik) olabiliyorum.
daha bir çok meslek olur aslında... Ama mühim olan insanlık.. onu da olamayan var..
Sevgiler, saygılar..
31 Ekim 2013
Marduk 2013de de gelebilir bence.
2013 bitsede kurtulsak dediğim bir yıl. O kadar lanet geçti benim için, çölde kutup ayılarıyla dolandım hep.
Ben ki küçük şeylerden mutlu olan, bardağın yarısı hep dolu diyen zat-ı muhterem bir kişi idim. Yıldırdınız beni. Bu genç yaşta tükendim.
Ben İK okurken sıralarda dirsek çürütürken böyle hayal etmemiştim iş dünyasını. Kendimi amazonlarda bile daha güvende hissedebileceğime yemin edebilirim.
Kahrolsun bağnaz fikirliler.
And The Oscars go to Çılgın adaylar, kendilerine yönetici dediğimiz egosu kendinden büyük insanlar, arkadaşlar, dostlar, kara melekler...
Hayırlısı be gülüm...
27 Ekim 2013
ya Böyle Konuşsaydık ?
"İnsan kaynakları departmanları için vazgeçilmez hale gelen performans değerlendirme çalışanların bireysel başarılarını ve belirli bir zaman süresindeki davranışlarını değerlendiren ve ölçen bir süreç. Bu süreç çalışanlar arasındaki farklılıkların bulunmasında ve yöneticiler ile çalışanlar arasındaki ilişkiyi etkileyen özelliklerin ortaya konmasında önemli bir rol oynuyor. İnsan kaynakları bu yolla çalışanın yeteneklerini, potansiyelini, iş alışkanlıklarını, davranışlarını ve benzer niteliklerini ortaya koyup diğerleri ile karşılaştırma yapabiliyor. Böylelikle kimin “temsil yeteneğine sahip”, kimin “müşteri odaklı”, kimin “zamanı iyi kullanan” çalışan olduğunu tespit etmek mümkün… Peki bu performans değerlendirme terimleri “gerçekte” neyi ifade ediyor? Bir süredir forumlarda, e-posta listelerinde ve sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan bir liste performans değerlendirme terimlerini tiye alarak gerçekte ne anlama geldiklerini sıralıyor… İşte o terimler ve gülümseten karşılıkları…
Motivasyonu yüksek: Sazan gibi her işe atlayan, bilumum angaryayı yüklenebilir şahsiyet
Etkili sunuş yeteneğine sahip: Ortalamanın üzerinde güzel/yakışıklı kişi;
Beden dilini kullanabilen: "Bir su alabilir miyim" bile derken kaşı gözü oynayan sakat kişilik! Ne yapacağı belli olmaz.
Problem çözme yeteneği olan: Havuz problemleri çözerek büyümüş olduğundan her konuda çözülecek bir problem arayan, rahatsız mizaçlı; problem çözebiliyorsa, problem de çıkartabilir, dikkatle izlenmesi gerekir.
Takım çalışmasına yatkın: İki eliyle bir şeyi doğrultamayan, lakin kalabalığın arasında kaynamayı becerebilen ve iş yapıyor imajı çizebilen!
Stresle başa çıkabilir: Dünya yansa umurunda olmayan rahat kişilik, gevşeklikte ve lakaytlıkta sınır tanımayan.
Zamanı iyi kullanan: Müdürünün ruhu bile duymadan, mesai saatleri içinde kahve içip fal baktıran, internette gezip solitaire oynayan, icabında kuaföre gidip saç-baş bile yaptıran, yaratıcı, neşeli, eğlenceli kişilik;
Değişime açık: Yalaka, bukalemun, fırıldak kişilik
Koçluk yapabilir: Ara gaz verip çalışanları bedavaya çalışmaya ikna edebilen kişi.
Etkili satış becerilerine sahip: Ağızlarından girip burunlarından çıkmak suretiyle, müşterileri kandırmayı başarabilen tilki şahsiyet; her şeyi satabilir bu tipler, sizi de satabilir, dikkatli olun.
Müşteri odaklı: Şirkete karşı müşterilerle ittifak yapan hain tip; Brutus.
Temsil yeteneği olan: Her toplantıda basına demeç veriyormuşçasına havalara giren, kendini bir şey sanan, burnu havada kişilik
Uyumlu: Suya sabuna dokunmayan, etliye sütlüye karışmayan silik kişican, TRT'nin beraber ve solo şarkılar korosunda 30 yıl soloya çıkmadan durabilir, otistik de olabilir.
Dışa açık bir kişiliğe sahip: Sürekli ofis dışında
İyi iletişim becerilerine sahip: Sürekli telefonla konuşur
Ortalama bir eleman: Kafası pek basmaz
Üstün niteliklere sahip: Şimdiye kadar önemli bir hata yapmadı
İşi her zaman birinci önceliktir: Flört bulamayacak kadar çirkin
Sosyal hayatında aktif: Sürekli kafa çeker
Ailesinin sosyal hayatı aktiftir: Eşi ve çocukları da kafa çeker
Bağımsız çalışabilir: Kimse tam olarak ne iş yaptığını bilmez
Süratli düşünür: İyi bahaneler uydurur
Dikkatlice düşünür: Karar veremez
Mantığını iyi kullanır: İşi başkasına yaptırır
Kendini çok iyi ifade edebilir: Türkçe konuşabilir
Liderlik yeteneklerine sahiptir: Uzun boyludur veya bağıra çağıra konuşur
Geleceği çok iyi okur: Bayağı şanslıdır
Neşesi yerindedir: Belden aşağı birçok fıkra bilir
Kariyerine çok önem verir: Adamı arkadan bıçaklayabilir
Sadıktır ve güvenilirdir: Başka yerde iş bulamamıştır. " *
23 Ekim 2013
Grip vs. Mülakat
Tatil bitti, herkes mini bir pazartesi sendromu yaşadı. Aslında ben yaşamadım, biriken işlere gömülünce hemen akşam oluverdi. Tatil ve sonrası ilk çalışma haftası "Araf dönemi" gibi.
O kadar uzun tatil verince insan sapıtıyor tabii. Sıcaklar soğuklar akşamlar olmasın derken çalışanların çoğu gibi bende grip oldum. Burun tıkalı, gözler yaşlı, seste evrimsel değişiklikler...
Biliyorsunuz bayram sonrası görüşmeye bir sürü kişi gelir demiştim ( kürkçü dükkanı ) tezimi doğrularcasına akın akın adaylar gelince 6lı 7li çipetpet halinde görüşmelere girdim.
Burun tıkalıyken mülakat yapmak çok zor. Ayrı bir yetenek bence. CV'ye eklenmeli. Neyse..
Adayla tam iletişimi yakalamış kaptırıp giderken eski çalıştığı yerlere geliyor konu.. Adayda bir gerilme seziyorum. ( İK burun tıkalı bile havadaki gerginlik kokusunu alır hah! ) Çalıştığı yerleri hatırlamadığını söylüyor. ( hönk ? ) Uyurgezer varda uyur çalışır yeni bir akım. En son ne iş yaptığını sordum bu sefer. Aday aniden çıldırdı, bunları neden sorduğumu ne işimize yarayacağını yeni bir işe girmek istediğini geçmişinin bizi ne ilgilendirdiğini vs. ( yanlış gün ve ruh halimde çattın bana cınım diyorum içimden )
Başkaları için kısa ama benim için uzun ik hayatımda ilk defa bir adayla tartıştım. (Hep ay tutulması yüzünden ) Nazik çizgimden biraz kayarak neden bu soruları sorduğumuzu, neden önemli olduğunu anlattım. ( Uzun uzun! )
Kısa bir sessizlik sonrası aday : " Ben yapmazdım zaten bu işi" dedi ve çıktı görüşmeden.
Sonuç: +1 ağrı kesici, pastil..
Yapmayın böyle şeyler sevgili adaylar. Soruyorsak önemi var..
Sevgiler, saygılar..
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)