24 Haziran 2011

Olmazsa Olmazımız : İHLALLER !

 
    İngiltere'de bağımsız bir İK danışman firmasının 1281 çalışanıyla gerçekleştirdiği araştırmaya göre çalışanların yarısından fazlası bazı durumları ihlal etmekte sakınca görmüyor. Bunlardan en göze çarpanı ise iş telefonlarının kişisel amaçlarla kullanılması ve mesai saatlerinin tam olarak doldurulmaması.
 Diğer küçük özgürlükler ise şöyle ;

  • %51 iş telefonunu kişisel amaçlar için kullanıyor
  • %49 öğle yemeği molasını uzatıyor
  • %64 işe geç geliyor veya erken çıkıyor
  • %39 mesai saatlerinde uzun molalar veriyor
  • %11 fatura ettiği masrafları yüksek gösteriyor
  • %6 şirket kasasından ufak paralar alıp geri iade etmiyor.
Araştırmanın doğruluğuna ben kesinlikle inanıyorum. Bizim ülkemizde de hemen hemen bu oranların aynı olduğunu düşünüyorum. Eee bizde yemekten sonra bir kahve molası, iş aralarında sohbetlerle birleşen uzun sigara molaları, ilk seferlerde 5 dk erken çıksam bir şey olmaz deyip sonra daha erkene alınan çıkış saatleri ile özellikle telefonu ve interneti kişisel amaçlarla kullanmak vazgeçilmezimiz :) ama bu küçük özgürlükler katı kurallara dönüşseydi iş yerimiz kamptan farksız olmaz mıydı ??

Geleneksel FLO Bonus Ödüllerİ



   Geçenlerde okulumuzda yapılan bir kariyer haftasında FLO İK uzmanıyla görüşme fırsatı buldum ve konuşma esnasında çalışanlarına yaptıkları motive edici ödüllerden bahsetti. Gerçekten dinlerken bile mutlu oldum böyle bir uygulamanın olmasına. 2. kez gerçekleşen ödüller ise şöyle ;

  • En çok satış yapan çalışanına havuzlu, otoparklı, site içinde bir daire ( gerçekten harika :)   )
  • 2. en çok satış yapan çalışanına ATV araç
  • 3. çalışanına ise 2 kişilik tatil 

  Projenin amacında ise çalışanların mutluluğu ve motivasyonu ön planda. FLO BONUS projesini çalışanına gösterdiği değerden ve bu uygulamadan dolayı gerçekten tebrik ediyorum.
Darısı bütün şirketlerin başına ((:

12 Haziran 2011

Gelecek 15 yılda İK'yı neler bekliyor ?

 
 Geçenlerde " İnsan Kaynaklarında Önümüzdeki 15 Yıl "  başlıklı güzel bir yazıyla karşılaştım ve hemen okumaya başladım. Birazda mezun olup iyice iş hayatına yaklaştığım dönemde içinde olacağım 15 yıl nasıl olacak merak ettim doğrusu (:
 İnsan kaynaklarını bekleyen sorunları, aşılması gereken engelleri 4 başlığa ayırmış yazı ve şöyle devam etmiş :


1. Demografik Yapıdaki Değişiklikler:
Dünya nüfusu hızla yaşlanıyor. Dünya genelinin ve ülkemizin demografik yapısını incelediğimizde yaşlı nüfus oranının giderek arttığını görüyoruz. Yapılan bir çalışmaya göre, 2005-2050 yılları arasında 80 yaş ve üzeri yaş grubunun artış hızı Türkiye için yüzde 736 olarak hesaplanmış. Giderek yaşlanıyoruz.
( geçen okuduğum habere göre nüfus artış hızımızda azalmalar başladı bile '
Türkiye'de nüfus artış hızı 1990-2008 döneminde sürekli azalış gösterdi ve binde 17'den binde 11,7'ye kadar geriledi. ' ve böyle giderse nüfus artış hızının sıfırın altına düşeceği de araştırmalar arasında ! )
Bu durum yetenekli çalışan ihtiyacının giderilmesinde sıkıntı yaratabilir. İş dünyası hızla gelişirken yüksek performans gösteren etkili çalışanlara olan gereksinimin artması kaçınılmazdır. Şu anda özellikle Batı Avrupa ülkelerinde gözlemlenen nitelikli çalışan ihtiyacının giderilmesindeki sıkıntıyla farklı coğrafyalarda da karşılaşılması beklenebilir.
“Yetenek” diyebileceğimiz adayların geliş hızı iş dünyasının büyüme hızıyla doğru orantılı değil. Bu bakımdan “iyi”leri almak ve tutmak İK fonksiyonları için gelecekteki en büyük mücadele olacaktır. Bu durum İK’cıları, yetenekli çalışanları elde tutma (retention) yönünde daha etkili uygulamalar geliştirmeye zorlayacaktır. İşe yarar, sürdürülebilir kariyer yönetimi araçları, esnek ücretlendirme ve yan olanaklar sistemleri bir adım ileri taşınması gereken ilk uygulamalar olabilir. ( hatta mutluluk departmanları kurulmaya başlandı...)
2. Teknoloji:
Hızla gelişen teknoloji ister istemez İK’nın geleceğini etkileyecektir. Otomasyon sistemlerinde atılacak yeni adımların idari işler yönetimini, iletişim araçlarında ortaya çıkacak yeni mecraların iletişim yönetimini şekillendirmesi, çalışanların bilgiye erişimini kolaylaştırması kaçınılmazdır.
3. Karlılık baskısı:
İş dünyasının olmazsa olmazı sürdürülebilir karlı büyüme ihtiyacı paralelinde şirket satın almaları ve birleşmeleri artacaktır. Bu nedenle organizasyonel değişim yönetimi İK dünyasını bekleyen önemli başlıklardan biri olabilir.
İşe alım, eğitim yönetimi, performans yönetimi gibi başlıklarda İK’nın şirketin karlılığına etkisini somut biçimde ortaya koyan İK Ölçümleri (HR Metrics) gelişmek / geliştirilmek zorundadır. “Sıradan” İK profesyoneli ile “etkili” İK profesyonelini ayırd edecek olan temelde budur.
4. Küreselleşme:
Küresel ekonomi kavramı önümüzdeki 10 yılın sonunda gündemden düşecektir. Çünkü zaten aksi yönde bir şey düşünülemez hale gelecektir. Bu bakımdan bilgi ve deneyim olarak “lokal” kalan İK’cıların yeni pazarları, yeni mevzuatları öğrenmeleri, yeni kültürleri farklı normları tanımaları gerekecektir. Dünya genelinde ortaya çıkacak yeni rakiplerin İK uygulamalarına etkileri daha hızlı hissedilecektir. Bu bakımdan yeni gelişmelere iyi hazırlanan, çabuk adapte olan vizyoner İK’cıların önü açıktır.
Özet olarak, 15-20 yıl içinde
– daha iyi çalışanı bulan, tutabilen ve motive bir şekilde çalışmasını sağlayan,
– yeni teknolojilerin farkına varıp bunları etkili bir şekilde kullanan,
– karlılığın önemini anlamış, ticari bakış açısını korumuş, geliştirdiği uygulamaların etkilerini somut ölçümlerle ortaya koyabilen,
– insanların başları sıkıştığında başvurabildiği, bürokratik imajından kurtulmuş, sorun gideren, değişimi yönetebilen,
– global ekonomiyle uyum içinde, bir “dünya profesyoneli” ve gerçek anlamda stratejik iş ortağı olmayı başarmış İK’cıların sayısının arttığı bir iş dünyası hayal edebiliriz.
Yani dinamik bir İK gerek !